• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
EMNİYET HABER
Takvim
Linkler
Site Haritası
OPERASYONLAR
EMNİYET HABER

























































































Burak İĞLİKÇİ

BURAK İĞLİKÇİ 
EMNİYET HABER GAZETESİ
ARAŞTIRMACI/YAZARI

STARLİNK UYDULARI İKİNCİ ECHELON MU

 Değerli okuyucular. Bu gün stratejik araştırmalar yapan haber kaynağım ile görüştüm konumuz küreselleşen ve gelişen dünya da ülkemizin durumu ve  teknoloji'nin gelişmesiyle istihbarat alanında ki yeniliklerdi.

Konu,konuyu açtı.
Ben sordum haber kaynağım cevapladı belli başlı bilgileri size açıklayacağım. Gündem derin ve hareketli modern çağın en yeni ileri düzeydeki savaşı elektronik harp ve uydu istihbarat sistemleri idi.

Belki hatırlarsınız. Adım Adım Komplo - Echelon Conspiracy diye sinema filmi var.
Hollywood yapımı. Filmde muazzam bir şekilde Cep telefonu ile bireyi yönlendirerek emirler veren görünmez bir akıl vardı.
Filmde CIA sisteme giriyor bu sistemi kim kontrol ediyor diye. Bir bakıyorlar sistemi kontrol eden koca kulak, Echelon dileyen filmi izleyebilir.
Öncelikle Echelon'un kısa bir açıklamasını yaparak yazımıza giriş yapalım. 
Echelon Dünyadaki tüm iletişim araçlarını (telefon, faks, elektronik posta, teleks, radyo dalgaları) kontrol edebilen ve dinleyebilen bir sistem.
Echelon sistemi, siyasi askeri ve ekonomik amaçlı olarak ABD tarafından kullanılmaktadır. Askeri amaçlı olarak kurulan bir sistem, bugün, uluslararası rekabette ABD şirketlerinin menfaatlerini koruyacak tarzda bir casusluk faaliyeti yürütmektedir. 1993 yılında, Başkan Bill Clinton tarafından Ulusal Ekonomik Konsey kurularak sanayi casusluğuna özel bir önem verilmiştir. Kurulan bu sistem sayesinde tüm ihaleler takip edilmekte, gerekli bilgilere ulaşılmakta, diğer devletlerin verdiği teklifler ele geçirilmekte ve ABD şirketleri buna uygun teklifler vererek ihaleleri kazanmaktadır.
Echelon sistemi, Teknolojinin kullanıldığı tüm iletişim sistemlerini, dinleyebilmekte, elde edilen tüm bilgiler, süper bilgisayarlarda kayıt altına alınıp işlenmektedir. Dinleme ile elde edilen  veriler, sözlük ( Dictionary) adı verilen bir filtreleme sisteminde filtrelenmektedir.
Rusya, Çin,Almanya, Fransa ve İsrail gibi  devletlerin de benzer dinleme sistemleri kurdukları ve dünyayı dinledikleri bilinmektedir.

Gelelim Starlink uydularına kısa bir araştırma yaptğınızda karşınıza masumane açıklama çıkmaktadır.Bu şekilde aktardığım gibi. Starlink Amerikan uydu şirketi SpaceX tarafından uydu interneti erişimi sağlamak üzere inşa edilmiş bir uydu takım  yıldızıdır.Takım yıldızı, yer istasyonları ile birlikte çalışacak ve seri olarak üretilen binlerce küçük uydudan oluşacak. SpaceX firması ayrıca bazı uydularını keşifler ve bilim amaçlı kullanmakla birlikte bazı uydularını ise ordulara satmayı da planlamaktadır. Starlink projesi dünyanın yörüngesinde oluşturulmaya başlanan bir uydu ağı. Arkasında dünyanın en popüler girişimcilerinden Elon Musk ve onun uzay şirketi SpaceX var.
Hatırlarsanız 22 Nisan’da yörüngeye çıkarılan ve dünyanın çevresinde dönmeyen başlayan ilk posta gönderilen uydular, tüm dünyada UFO paniğine neden oldu. Çünkü arka arkaya ip gibi sıralanıp alçak yörüngede dönen uydular çok parlak ve net seçilebiliyor. Algılarda Ufo istilası olarak kaldı. Peşpeşe gök yüzünde görülen ışık saçan cisimleri vatandaşların Ufo olarak algılaması normal.
Düşünsenize dünyanın yörüngesinde 7/24 dolaşan binlerce uydular. Düşünsenize bu uydu ağında elektronik istihbarat ve gözlemin olduğunu.  Echelonla dünya'yı dinlediler, peşinede starlink uyduları ile daha kapsamlı ses ve görüntü alabilen nokta operasyonlar yapabilme kapasitesine sahip elektronik harp unsurları uydular.
Uzaya gönderilen binlerce uydu masumane gözükmüyor. Neymiş efendim işte bedava internet gibi söylemler, internet hızındaki ilerleme gibi söylemler yersen... Dünya genelinde muazzam bir istihbarat ağı sistemi, Echelon'dan sonra Starlink.
Bu çalışmayı yazmadan önce değerli ağabeyim araştırmacı yazar Erkan Macit bir yazı kaleme aldı. Yazısı ses getirecek cinsteydi. Siyasetcafe'de yayımlandı.Yazı Başlığı Yapay zeka ile 21.yüzyılın ilk suikastı idi. Yazıda dikkat çeken kısım yapay zeka izleri ve yapay zeka kullanan akıllı bir uydu sistemi.Çok ilginç dikkat çeken bir çalışma yapmış Erkan Macit. Yazının tamamını okumanızı tavsiye ederim.
Yapay zeka, üstün Amerikan teknolojisi, uzay teknolojisi ve uzaya 60 bin uydu gönderen Amerika Starlink projesi ile uydular sistemi ile dünyayı gelişmiş teknoloji ile hem izleyecek hem dinleyecek.
Rusya'nın Türkiye'nin yanında yer alması dünya konjonktürü değişiyor olması ve 2030 da Avrasaya'nın  lider ülkesi Türkiye'dir. Bunu bir kenara yazın ve 2030 yılına giden süre zarfında ülkemize yönelik çeşitli oyunlar oynanacak. Gelişen ve Küreselleşen dünya da ülke olarak bizde varız.

KÜLTÜREL ÇÖKERTME OPERASYONLARI

BURAK İĞLİKÇİ 
EMNİYET HABER GAZETESİ
ARAŞTIRMACI/YAZARI 

 Başlığımıza kültürel çökertme operasyonları ismini verdim. Bilmem farkında mısınız ama yaşadığımız modern çağda kültürel çökertme operasyonları hızlı bir şekilde devam ediyor. Dizi ve film sektörleri, fenomen sosyal medya sayfaları veya özel film sitelerinde hatta bilgisayar oyunlarında dahi kültürel çökertme savaşları veriliyor.

Şimdi sırasıyla izah edeceğim. Değerli okurlar;

Son dönemlerde ücretli sinema ve film sayfaları artmış durumdadır. Bu sayfalarda oynatılan dizi veya sinema filmlerinin birçoğu perde arkasında kurgulanan izleyenlerin bilhassa genç ve yetişen kuşakların zihinlerine nüfuz etmek için uyarlanan şeytani senaryolarca kurgulanan diziler ve filmler izleyen kesimde zihin işgali oluşturmaktadır.

Kısa bir araştırma yaparak sizde bu bilgilere ulaşırsınız. Sosyal medya da videolu oyun sayfalar mevcut. Bu sayfalara eklenen oyun isimlerinden bazı örnekler vereceğim. En iyi çizen kazanır oyununda erkek karikatür çizimi mevcut bu resme sütyen çizimi yapılıyor. Burada ki mesaj transseksüel vari alt beyne yollanan bir mesajdır. Bu oyunları oynayan ya da bu tarz videoları izleyen kesimin yaş seviyesi ilk okul çağında ki gençlerdir. Devam edelim, diğer bir sayfa da soyunma oyunu mevcut. Yani yaşayan nesillerin zihinleri boş dosya kağıdı gibidir. Alt beynine yollanan cinsel içerikli oyun ve videolar ileri ki yaşlarda ciddi zihinsel travmalara neden olabilir. Fark ettiniz mi değerli okuyucular. Türkiye’de ergenlik yaşı git gide daha alt sevilere düştü.

Çocuklarınızın oynadığı veya izlediği filmleri kontrol edin. Dizi ve filmlerin pompaladıkları. Erkeklerin kadınlaşması, kadınlarında erkekleşmesi. Fenomen olmak için şekillere girmeyin, değerlerinizden uzaklaşmayın. Takipçi kasmak için değerlerimizi bozmayın aksine değerlerimize sahip çıkarak videolar yapın.

İzlediğimiz diziler ile ailevi yapılarımız bozuldu. Dizilerde ki entrikalardan dolayı hayatımıza yansıyan konuları rol model aldık. Yaşantılarımızı dizilerde ki yaşamla kıyasladık. Boşanmalar arttı. Sosyal medya hayatımıza yön veren bir akıl hocası haline geldi. Trend modalara uyarak kültürel benliğimizden ayrıldık. İslamifobik, enformatik bilgilerle zihnimiz bulandırıldı ve subliminal mesajlar ile dini yaşantılarımızdan uzaklaştık. Bayramlarda tatillere gider olduk. Geleneklerimizden böyle uzak kalıyoruz. Etki ajanları topluma istediği gibi yön verebiliyor.

Değerlerimize sahip çıkmalıyız. Yetişen nesillerimizi de değerlerimiz ile büyütmeliyiz

Sahi ne oldu bizlere böyle. Bir araya gelmenin önemini ve anlamını unuttuk. Çünkü telefonu elimize almadığımız dakikalarda kaçırdığımız dedikodu arkadaşımızın nasıl olduğundan daha mühim hale geldi. Artık kurulan tüm arkadaşlıklar, tüm dostluklar çürük temeller üzerine atılıyor ve bir esintide yerle bir oluyorlar. Kimse birbirine güvenmiyor. Hemen hemen herkes kendisine en çok güvenen insanın arkasından iş çeviriyor. Gençler saygı nedir, kıymet nedir, alın teri nedir bilmiyorlar. Babalarının gecelere belki de sabahlara kadar çalışıp kazandığı parayı çarçur ediyorlar içleri sızlamadan. Kuşak çatışmaları ve kültürel çökertme operasyonları hız kesmeden devam ediyor. Nesillerimiz teknolojik çağa ayak uydurarak sisteme modern köle olarak farkında olunmadan dönüştürülmüş durumda yukarıda bahsettiğimiz olayın bir kısmı. Daha vahimi kültürel, ahlaki, ailevi, dini ve örfi olarakta sistem tarafından operasyona maruz kaldık.

Türk milleti medya kartelleri ile imtihan ediliyor. Beyinlerin algısı bozuluyor. Sabah akşam evlilik programları. Yemek programları, Sözde aksiyon yarışma programları. Tartışma programlarına bakın çıkanlara bakın milli duruşta kimler var. Herkesin bir dizisi bir yarışması var.

İnsanların beyin algılamasını sekteye uğratmak için sabah akşam magazinsel, dramlar, çılgın programlar, bol hıristiyan soslu programlar ile algı yapan diziler ile yarışmalar ile beyinlerin algısını bozuyorlar. Oysa gençler kendi kimliğine odaklanmalı öz kültürüne odaklanmalı.

Küreselci medya kartelleri sizi uyutur. Toplumu uyutur, Ülkeyi uyutur. İnsanlar robotlaştırılıyor. Batı medyası istediği haberi size yapar, yaptırır. TV'lere baktığımız zaman bunu net görüyoruz. Kendi kimliğimizi kaybettiriyorlar. Diziler ile bazıları tabi ki hariç hepsi değil. Türkiye'de iki tür medya vardır. Birincisi yüzde on yerli. İkincisi ise yüzde doksan yerli görünen ama finansörleri yabancıların güdümünde ve yönetiminde olan medya.

Hayatınızı yönlendiren bir sistem var. Bu sistem zihinlerinizi sürekli meşgul ediyor. Düşünmeniz, sorgulamanız, zihinsel olarak uyanmanız sistemin işine gelmiyor. Gerçek ekranlarda sizlere gösterilen değildir. Modern savaşın orduları. Dijitalizm ve sanal ordulardır. Savaş klavyelerde devam ediyor. Hedef insan zihni. Ve kitle kontrolü. Aynı zamanda bugünü bilen, oyunu iyi oynayan geleceği iyi hazırlar ve kazanır. Yetişen ve gelen genç kuşaklarımızı değerlerimiz, ile büyütelim. Kültürel çökertme operasyonları ile birlikte psikolojik harp taktikleri de karşımıza çıkar altta izah edeceğim şekilde kurgulanarak toplumlara sunulur. Sosyal iletişim alanlarındaki yapılan algı savaşlarına toplum olarak çok çabuk kanıyoruz ve toplumu endişe, kaygı, korkuya sürükleyecek ümitsizlik, güvensizlik, belirsizlik, moralsizlik, inançsızlık, kontrolsüz yanlış yere yönlendirilen öfke, nefret, ötekileştirme, düşmanlaştırma, şeytanlaştırma gibi bu tip haberler böyle amaçlar ile kurgulanır. Bu tür paylaşımlara resmi açıklama gelmeden inanmayın, paylaşmayın istedikleri de bu toplumu çaresizliğe sürüklemek algısal olarak zihinlerde savaşı kazanmak.

Psikolojik harbin belli bir cephesi yoktur. Bu savaş barışta da devam eder ve bu yüzden her yer bir cephedir. Sokaklar, kahvehaneler, sinemalar, hatta evlerin içi bile birer cephedir. Yani düşman her yerde ve her zaman mevcuttur.  Psikolojik harbin belli bir zamanı yoktur. Psikolojik harp barışta, savaşta, savaştan sonra her zaman ve her yerde devam eder. Psikolojik harp gözle görülmeyen, elle tutulmayan malzeme ile yapılır. Bu malzeme sözler ve fikirlerdir. Yani psikolojik harbin silahı geliyorum demez. O ancak uyanık olanlar tarafından anlaşılabilir ve hissedilebilir.  Psikolojik harpte askerler üniforma giymezler, onlar bir toplumun içinde, hatta en yakınında bile olabilirler. Dost sözlü, güler yüzlü davranışlarla insanları kendi ulusuna ve vatanına bilmeden kötülük yapmaya sevk edebilirler. Ayrıca psikolojik harbin verdiği zayiat, yaptığı zararlar gözle görülemez, hemen fark edilemez. Bu yüzden gerekli önlemlerin alınma zamanı geçebilir. Sosyal medya günümüzün en büyük savaş alanı. Sistem işine gelmeyen paylaşımlara istediği sansürü koyuyor veya erişimi yasaklıyor. Savaşlar sanal ortamda sürerken algı ile şekilleniyor. Algıları şekillenen kitlelerde sosyal medya odaklı etki ve nüfuz ajanları tarafından daha kolay sokağa çekiliyor. Sistemin oyunlarına kanmayacağız. Türk Milleti olarak. Değerlerimize yediden, yetmişe sımsıkı sarılarak yetişen kuşakları büyüteceğiz.



BİYOLOJİK SALDIRI CORONA

BURAK İĞLİKÇİ 
EMNİYET HABER GAZETESİ
ARAŞTIRMACI/YAZARI 


 İlk önce Sars virüsünden bahsedelim. Şiddetli akut solunum yolu sendromu (İngilizce: severe acute respiratory syndrome, kısaca SARS), insanları etkileyen, şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüsünün SARS-CoV neden olduğu solunum yolu sendromudur.Kasım 2002 ve Temmuz 2003 tarihleri ​​arasında Hong Kong'da başlayan SARS salgını neredeyse pandemik hale gelmiş ve dünya çapında 8422 vaka ve 916 ölüm görülmüştür.Dünya Sağlık Örgütü ölüm oranını %10,9 olarak açıklamıştır.Haftalar içinde SARS erkeni 2003 yılının başlarında Hong Kong'dan 37 ülkede yayılmıştır. Bugün itibarıyla, 2003 yılı Haziran ayında görülen son enfekte insan vakası (2004 yılında laboratuvar kaynaklı bir enfeksiyon durumu göz ardı edilirse) ile SARS yayılması tamamen önlenmiştir. Ancak, SARS hastalığının (çiçek hastalığı aksine) eradike edildiği iddia edilmemektedir. Bazı hayvan popülasyonlarında hala doğal ana rezervuar olarak mevcut olabileceği ve gelecekte insan nüfusunun içine tekrar dönebileceği düşünülmektedir. Dünya sağlık örgütünün bildirdiğine göre SARS hastalığının fatalite hızı; 24 yaş ve daha gençlerde %1 altında, 25 - 44 yaş arası %6, 45 - 64 yaş arası %15, 65 yaş ve üzerinde %50 olarak görülmektedir.Karşılaştırma için, İnfluenza'dan ölüm hızı yaklaşık %0,6 (özellikle yaşlılarda) dolaylarındadır.Virüs hakkında en dikkat çekici teoriyi Ruslar yapmıştır. SARS virüsünün biyolojik bir silah olarak laboratuvarda tasarlandığı konusunda bir takım teoriler gündeme gelmiştir. Rus ilaç akademisi üyesi Sergei Kolesnikov "Bu virüs sadece laboratuvarda üretilebilir, belki de üretim aşamasında dışarı sızdırılmıştır" demiştir. 2002 Yılında Sars virüsü çıktı. Peşine 2009 yılında dünya yeni bir virüs ismi ile sarsıldı. Herkesin bildiği virüs gündem den düşmeyen.Neydi o virüsün hastalığın ismi.Domuz gribi . Pandemik İnfluenza A (H1N1) virüsünün neden olduğu domuz, kuş ve insan grip virüslerinin bir karışımı olarak karşımıza çıkmış olan yeni grip türüdür. İlk defa Mart 2009’da Meksika’da insanlar arasında görülmeye başlayan grip salgını hızla dünyaya yayılmış ve hatırlanacağı üzere Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 11 Haziran 2009’da pandemi (faz 6) alarmı vermiştir.Hastalığın klinik belirtileri mevsimsel gripten farklı değildir. Pandemik grip (H1N1) şu aşamada mevsimsel influenzadan daha ağır seyretmemektedir. Ancak hızlı yayılma özelliğine sahiptir. Mevsimsel influenzadan en önemli farkı toplumun büyük kesiminin daha önceden bu ve benzeri olan virüslerle karşılaşmamış olmasıdır. Bu nedenle dünya nüfusunun önemli bir kısmı hastalığa açıktır. Pandemik H1N1’in öldürme hızı binde 3-5 arasındadır. Bu normal influenzadan daha düşük bir orandır. Ancak hastalığa yakalananlar arasında belli gruplarda ölüm oranı normal influenzaya göre daha yüksektir.Hastalığın bugüne kadarki seyri incelendiğinde, 6 ay-24 yaş arası çocuk ve gençlerin daha çok etkilendiği görülmüştür. Hamileler, hasta olan kişilerle ilk temas edebilecek hizmet grupları hastalıktan etkilenecek gruplar arasında sayılmaktadır. Hastalık 65 yaş üzerindeki kişilere kolay bulaşmamaktadır. Bunun 1918’de meydana gelen büyük salgın ile ilgili olduğu düşünülüyor. 1918’de meydana gelen grip salgınındaki virüs bugünkü virüse çok benziyor. O virüs 1950’lere kadar dolaştığı için 65 yaş üzerindeki kişilerin kısmi bağışıklık geliştirdiği kabul ediliyor.65 yaş altı tüm nüfusun belli bir öncelik sırasına göre aşılanması gerekmektedir. Sıranın başında hastalığa en açık kesim olarak nitelenen 6 ay - 24 yaş arasındaki kişiler, hamileler, altta yatan kronik hastalığı olanlar, hastalıkla öncelikli karşılaşabilecek hizmet grupları; sağlık çalışanları, itfaiye, güvenlik görevlileri vs. yer alıyor.
Yıl 2020 - Corona virüsü ile karşı,karşıyayız. Hubei eyaletinde yer alan Wuhan şehrindeki “Huanan” isimli bir deniz ve et ürünleri pazarından kaynaklandığı düşünülen yeni virüsün, daha önceki yıllarda salgına neden olan SARS ve MERS gibi korona tipi virüs ailesine mensup olduğu belirtiliyor. SARS ve MERS’e göre daha hızlı yayılan mevcut koronavirüsün öldürücülüğü ise önceki virüs salgınlarına göre düşük. Uzmanlar söz konusu virüsün öldürücülük oranını yüzde 2.0 ile 3.1 arasında tahmin ediyorlar.Dünya genelinde Corona virüsü bulaşan kişi sayısı 119 bini aştı. Çin ana karasında 3 bin 158, Hong Kong Özel İdari Bölgesi'nde 3, İtalya'da 631, İran'da 291, Güney Kore'de 61, İspanya'da 36, Fransa'da 33, ABD'de 31, Japonya'da 19, Irak'ta 7, İngiltere'de 6, Hollanda'da 4, Avustralya'da 3, İsviçre'de 3, Almanya'da 2, San Marino'da 2, Kanada, Lübnan, Panama, Fas, Endonezya, Mısır, Tayland, Tayvan, Filipinler ve Arjantin'de birer kişi Corona virüsü nedeniyle hayatını kaybetti. Koronavirüsler bazı hayvanlarda bulunup insanlara bulaşabiliyor. Virüsün insanlara bulaşması, virüsün mutasyonu veya hayvanlarla temas gibi birçok faktöre bağlı. Mesela MERS virüsünün develerden, SARS virüsünün misk kedilerinden bulaştığı biliniyor ancak yeni koronavirüsün hangi hayvandan insanlara geçtiği henüz saptanmış değil.Corona Virüsü’nün Çin menşeyli ve yabani Hayvan tüketiminden kaynaklı olduğu algısı batı medyası tarafından özellikle yayılmaktadır. Çin devleti ve Ekonomisi bu algı operasyonu ile özellikle hedef seçilmiştir.Microsoft’un kurucusu Bill Gats ,2 yıl önce söyleşi yaptığı bir tıp dergisinde, 10 yıl içinde bir Virüsü’nün yayılacağını ve 30 milyon insanın öleceğini vurgulamıştı. Gati Allience ( Dünya Nüfusunu 500 milyona düşürme vakfı) vakfının başkanı Bill Gats’in açıklamaları çok manidardır. AB, Coronavirüs salgınına karşı kontrolü kaybetti. Tedbirler geç alındı. İngiltere ve Almanya doğru dürüst önlem almıyor. Salgını akışına bırakacaklar ve yaşlı popülasyonu gözden çıkaracaklar. Avrupa’nın bazı ülkelerinde asker sokağa inmeye başladı. Dünya da tüm ülkeler,Türkiye'de dahil alarm konumunda yasaklar getirildi. Eğitim alanında,ibadet alanında,toplu sosyal aktivite alanları gibi. Vaka sayısı artmasını önlemek amacı ile bu tip önlemler alındı. Yukarıda saydığımız hastalıkları kısa bir araştırma yapıp daha detaylı öğrene bilirsiniz. Dikkat çekmek istediğim konu, Dünya devletleri Nükleer savaşa dur dedi çünkü hemen,hemen bütün devletler nükleer silaha hakim. Her devlet kendi gücünü ve diğer devletlerin gücünü az çok tahmin ediyor ve biliyorlar. Yaşadığımız yüzyılda Nükleer savaş sona erdi. Biyolojik savaş başladı. Küresel sistem her 5 ila 10 yılda  bir dikkat ettiyseniz bir virüs veya hastalık yayar. Bunlar tesadüfi değildir. 2020 yılında'da Karşımıza çıkan bu Corona virüsü ile dünya devletleri bir nevi tatbikat yapıyor. Nasıl yapıyor. Virüsü yayan sistem bakıyor. Hangi ülke dayanıklı önlemler alıyor. Bu harbe karşı ne gibi ilaçlar veya  çözüm yolları üretiyorlar diye. İnsan kayıpları olacak. Tedbirler alınacak biyolojik savaşı en az kayıpları atlamyı umuyorum. Dünya genelinde siyasiler, futbolcular, oyuncularda bu virüse yakalandı. Bu arada aklıma gelmişken.Kıyamet sığınıkları iş yapmaya başladımı. Bir virüs dolayısıyla insan neslinin tehlikeye girmesi ya da bir nükleer saldırı olması gibi olası kıyamet senaryolarında hayatlarına aynı şekilde devam etmek isteyen milyonerler için, her türlü lükse sahip bir sığınak inşa ediliyor. Gizli bir mevkide inşa edilen barınakta yüzme havuzu, sinema, spor ve eğitim alanları, mini bir ameliyathane, organik gıda üretim merkezi ve benzer birçok tesis bulunuyor. İşte o sığınaklar bu günler için inşa edildi. Lordlar,para babaları, hanedanlar,dünyaya yön veren aileler nerede diye soracak olursanız. İşte hepsi kıyamet sığınaklarında.
Yeni dünya düzeni kuruluyor. Ekonomik çöküşler, hastalıklı ölümler, ve en önemlisi dünya corona virüsünü atlattıktan sonra. Nasıl bir dünya düzenine geçecek.
PAPA açıkladı. Bu sene (2020) PASKALYA bayramı İPTAL EDİLDİ. VATİKAN'da halka açık olarak kutlanmayacak. Suudi Arabistan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle Kabe'deki tavaf ve sa'y alanlarının kapatılacağını, Mescid-i Haram'da sadece namaz kılınacağını duyurdu.
Dünya da birileri düğmeye bastı.Kaostan düzen çıkartacaklar. Toplumun Algısı bir virüs ile değiştirildi. Zihinler hipnoz edilmişcesine yönlendiriliyor.Küresel sistem kendisini formatlıyor.Yeni Dünya Düzenine geçişte ilk aşama. Yeni dünya düzeni vicdan değil, Vicdansızlık üzerine kurulmuştur.


GIDA TERÖRÜ


BURAK İĞLİKÇİ 
EMNİYET HABER GAZETESİ
ARAŞTIRMACI/YAZARI  


 Bilmem farkında mısınız ama zehirleniyoruz. Yediğimiz, içtiğimiz ve tükettiğimiz gıdalar bizleri farkına varamadan zehirliyor. Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim,devam edelim yazımıza. Yüksek fruktozlu mısır şurubu nedir ilk önce kısaca ona değinelim.

Glikoz ya da glukoz şurubu, bir diğer adıyla Mısır Şurubu, mısır nişastasından üretilen bir şeker türüdür. Normal bir şekerden çok daha tatlı olduğu ve daha ucuza mal edildiği için ekonomiktir.Bu ürünün kullanılıp kullanılmadığını anlamak insan için imkansızdır. Tadı anlaşamayacak kadar şekere benzer ve ancak aldığınız gıdanın içindekiler kısmında yazıyorsa içinde olduğunu bilirsiniz.
Glikoz şurubu vücuda alındığı taktirde ön etki olarak vücudunuzun şeker dengesini alt üst eder, hormonal sistemlerinizi bozar ve uzun vadede kansere sebep olur. Glikoz şurubunun kanserli hücreleri beslediği ortaya çıkartılmıştır. Astım ve multipl-skleroz gibi hastalıklara neden olabileceği bunun yanında karaciğeri büyütücü etkisi olduğu saptanmıştır. Bu durum daha çok yağ depolamanıza ve akabinde kilo almanıza neden olmaktadır. Böbreklerde taş oluşumuna ve patolojik değişiklikler ortaya çıkmasına neden olduğu belirlenmiştir. Alzheimer hastalığı riskini artırdığı ve vücutta hormonal dengesizlikler yaparak, östrojen, testosteron vb. hormonların salgılanmasını artırabileceği öngörülmüştür. Bakır eksikliği başta olmak üzere vücudun mineral dengesini bozabilmektedir.Raftan alınan gıdaların içeriklerini okuyup böyle bir tatlandırıcı konduysa çocuklarımızı ve kendimizi uzak tutmamız gerekir.Aldığımız ürünü okuyalım. Bilhassa Çikolatalarda, gofretlerde, bisküvilerde, tatlandırıcı içeren sakızlarda, ucuz şerbetli tatlılarda mısır şurubu kullanımı mevcuttur. Ucuz olduğu için piyasada pastane ürünlerinde ki şerbetli gıdalarda kullanımı artmış durumdadır. Örneğin kilosu 20 TL ye de baklava var.60 TL ye olanı da .Bilhassa tatlı ürünleri alırken sorun pastaneye veya satan firmaya şerbetin içeriği ney nedir diye. Unutmayalım sağlık bozulduğunda kolay, kolay eski kıvamına dönemiyor. Reklamlarda denk gelmiştir. Bal satımı mevcuttur. Ucuz ballarda da mısır şurubu veya şerbeti bulunmaktadır.
Ülkemizde son dönemlerde, obezite hastalığı, şeker hastalığı , kısırlık, kalp ve damar hastalıkları , kansızlık, kolesterole, dayalı rahatsızlık artmış durumda dır.
Başlıkta belirttiğimiz gibi Gıda Terörü dedik. Küresel Lobiler kapalı kapılar ardında. Laboratuvar içlerinde insan sağlığını tehlikeye atacak çalışmalar yapmaktadırlar. Bilimsel ve teknik araştırmalar üzerine yoğunlaşıp, fare ve diğer hayvan türlerinde deneyip Yaşadığımız 21'nci yüzyılda İnsanların tüketim ihtiyaçlarına da bu bilimsel bulguları ekleyip.İnsan sağlığını bozmaktadırlar.
Sonra yukarıda saydığımız hastalıklara da ilaçlar üretip Modern Dünya da kontrollü nüfuz planlaması yapmaktadırlar.
Yediğimiz içtiğimiz her gıdaya dikkat edelim. Dondurmalarda, meyve sularında,cola ve gazozlarda da bulunur. Kısacası dışarıdan aldığınız her paketlenmiş gıdaların içerisinde mısır şurubu yani glikoz şurubu bulunabilmektedir. Saymaya kalksak sayfalar dolusu ürün sıralarınız.Kahvesinden, mamasına aklınıza gelen her üründe mevcuttur.
GDO'lu ürünlerden tutunda evimize giren bir çok kapalı paketlenmiş gıdalar sağlımıza zararlıdır. Gelin Vücudumuzun Şeker ihtiyacını Kuru Meyvelerden elde edelim. Kuru kayısı, kuru üzüm,yaban mersini, vb. gibi doğal ürünler tüketelim.
Gıda Terörünün farkında olalım. Bilinçli Tüketim yapalım. Sağlık her şey den önce gelir. 



BİYOLOJİK SİLAHLAR

BÖCEKLER VE BALIKLAR

BURAK İĞLİKÇİ 
EMNİYET HABER GAZETESİ
ARAŞTIRMACI/YAZARI  


 Türkiye genelinde geçmiş yıllarda kene olayıyla karşı, karşıya kalmıştı. Kene normalde doğal yapısı itibariyle, insana ve hayvana kan emmekten başka bir zarar vermemektedir. Kene yalnızca hayvana  yapışan bir canlıdır. İnsana ise, binde bir yapışır, insana yapıştığında ise virüs veya hastalık bulaştırmamaktadır. Fakat genetiği değiştirilmiş DNA'sıyla laboratuvar ortamında adeta bir canavara dönüştürülmüş ve insana , saldıran müthiş bir biyolojik silaha dönüştürülmüştür. Türkiye'de kamuya açık ormanlık alanlarda örnek olarak piknik alanları, ile mesire yerlerinde saldırgan keneler ortaya çıkmıştı. Bolu ve benzeri yerlere özel olarak, erkek ve dişi olarak bu keneler bırakılmıştı.Yapılan operasyonlarda bu keneleri bırakanlar yakalandığında, bu kişilerin israilli oldukları ortaya çıkmıştı. Ve ardından da yeni bir hastalıkta icat edilmişti. Hepinizin aklına gelen haberlerde yaz aylarında bolca duyduğumuz , Kırım Kongo kanamalı ateşi . Ve bu hastalığa yenik düşen bedenler. Bu biyolojik operasyon uygulaması . Türk turizmine ve Türk Milletine yapılan biyolojik operasyondu. Fark ettiyseniz kene vakaları arttığında kamuoyunda fobi, korku paranoyası yaratmaktı ve bir bakıma başarılı oldular  da denilebilir. Kene olaylarının önüne kısa zamanda geçildi. Fakat biyolojik savaş bununla bitmeyecekti. Ülkemizin muhteşem deniz sahilleri tüm dünya genelinde yüksek potansiyelli olarak bolca turist çekmektedir. Turizm sektörü tatil merkezlerinde ki bölge esnaflarına yüksek gelir sağlayarak ve bunun yanı sıra da emlak ve gayri menkul piyasasını üst seviyede tutması , ülkenin de ekonomisine katkıda bulunması göz ardı edilemez. Tatil merkezlerimizin uluslararası arenada da tanınması , reklamı yapılması  ülkemize turist çekmek için deniz sahillerimizin her sezon tanıtımı yapılmaktadır. Dikkat edin ekonomik küreselciler ülkemizde ki turizmi bitirmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Nasıl mı Türkiye'nin çeşitli şehirlerinden pirana yakalandığına dair haberler gelmeye devam ediyor. Aynı şekilde pirana vakalarının artması da, Türkiye'nin tatlı sularına kasıtlı olarak pirana bırakıldığı ihtimalini akla getirdi. Devam edelim yazımıza ,denizlere organizması bozulmuş zehir gücü yüksek ve ani felç geçirten deniz anaları da bırakıldı denizlerimize. Ülke içinde ki denizlerde yakalanan köpek balıkları. Hiç bir şey tesadüf değildir. Yabancı istihbarat servisleri bu ve bu tip balıklara monte edilen, çipli alıcılar ile kameralarla , deniz diplerinde su altı araştırmalarını görüntüleyip görüntüleri ilgili birime servis edeceklerdir. Hatırlarsanız haberlere çıkmıştı. ABD Donanması, düşman sularında casusluk yaparak bilgi toplayacak elektronik bir balık üzerinde çalışıyor. ABD, Virginia'da bulunan Alexandria kentindeki Amerikan Denizcilik Araştırma Ofisi (ONR) görünmezlik özelliğine ve manevra kabiliyetine sahip yapay balık projesi üzerinde çalışıyor. Balıkların üzerine monte edilecek olan kameralar düşman teknelerine ait veriler toplayacak, kumsalları tarayacak ve sonar kullanacak. 21' nci yüzyılda savaş tüm hızıyla her alanda devam ediyor.



BURAK İĞLİKÇİ 

EMNİYET HABER GAZETESİ
ARAŞTIRMACI/YAZARI                  

İSTİHBARAT ANLAYIŞIMIZ

 Başlıktan da anlaşılacağı gibi istihbarat günlük yaşantımız da dahi yaptığımız faaliyetlerdir. Nasıl diye merak ediyorsunuzdur .Ona da değineceğim. Toplumlar, geçmişten günümüze istihbarat sayesinde birbirleri hakkında bilgi, toplamışlar ve bunun neticesinde etkileşerek gelişmişlerdir. Açık kaynakları incelediğimiz zaman istihbarat kavramı ile ilgili bir çok açıklama veya tanımı yapılmaktadır. Türk dil kurumunun Türkçe sözlüğüne göre Haber almak, duymak , öğrenmek, bilgi toplama olarak tanımlanmaktadır. intelligence, İngilizcedeki karşılığı , Akıl zeka anlayış vs.. Genel olarak çok değişik tanımları yapılan istihbarat, gelecekteki gerçekleşebilecek olaylarla ilgili en doğru tahmini yapabilmek için gizlilik, tarafsızlık, doğruluk ve süreklilik ilkelerine göre toplanan bilgilerin değerlendirilmesiyle ile ilgili çalışmalardır. Belli bir konuda elde edilen, bilgiye istihbarat denmekle birlikte bu daha çok haber olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla, her hangi bir konuda açık veya kapalı kaynaklardan elde edilen bilgiler haber niteliği taşımaktadır. Kavram olarak istihbarat sadece bilgi ve haber elde etmek değil, aynı zamanda bunların tasnifi, incelenmesini, değerlendirilmesini ve kullanılması için dağıtımını da kapsar. Kelime, anlamının ötesinde istihbarat kısaca, işlenmiş ve kullanılmaya hazır olan her türlü bilgiyi içerir. Başta dediğim gibi, diyelim kız arkadaşınızı tavlamak için açık sosyal medya hesabından bilgi toplayıp hobıleri, gittiği yerler, yemek ve yaşam tarzı gibi araştırmayı yapıp kız arkadaşınıza ona göre davranırsınız. Bu bile açık istihbarat kapsamına girer. Demek ki günlük yaşantımızda farkında olmadan istihbaratçılık yapıyoruz.

Konuyu dağıtmadan devam edelim, Her Türk evladının okuyup araştırması lazım. Çünkü okumadan araştırmadan gerçeğe ulaşamayız. Türk istihbaratının geçmişten günümüze hangi aşamalardan geçerek günümüzde ki haline nasıl dönüştüğünü anlamamız lazım. Milli mücadele dönemınde, Ahde vefa ile Teşkilat-ı Mahsusa dan günümüze uzanan istihbarat teşkilatında Yemin Billah Önce Vatan deyip uçmağa eren Atalarımızın ruhları şad olsun. Kısa bir örnek verelim . İngiliz istihbaratı kendi, Medya ve Sinema endüstrisinde çok başarılı propagandalar yürütüyor. Nasıl yani dediğinizi duyar gibi oldum devam edelim, örnek her kesime tanıdık gelicek. James Bond sinema filmiyle çeşitli psikolojik harekatlar uygulayıp MI-6 nın yani DIŞ İSTİHBARAT’ın propagandasını yapıp dünya istihbarat örgütlerinde diğer toplumların algısında MI-6 yerini aldı . Sherlock Holmes sinema filmi, dizisi ve hikâye veya roman bazında kitaplarla MI-5 yani İngiliz iç istihbaratını algılarla insanlara yansıttılar. Peki bizim Şanlı İstihbarat tarihimizde kimler var. Bunları hangimiz biliyoruz. Onlar Türklük ve Müslümanlık inancı ile yoğrulmuş, bu vatan için ateşlere atılmış, vatan ve millet görevi diyerek sevinerek ölümlere koşmuş serden geçtilerdi .Türklüğün ve Türk devletinin bekası için yaptıkları, normal bir insanın hayatına sığamayacak kadar büyüktü.Hiç bir zaman takdir edilmeyi beklemediler.Zaten hiçbir zaman da yaptıklarından ötürü takdir edilmeyi beklemiyorlardı. Çünkü onlar birer idealist, hepsi bir ülkü adamı idi. 20.nci yüzyılın destansı kuruluşu Teşkilat-ı Mahsusa'nın fedaileriydi onlar ,her biri görevlerinin devlet için ölmek olduğuna inamıştı. Bu uğurda canları pahasına görevler üstlendiler. Pek çoğu dünyanın bilinmeyen bir köşesinde o çok özledikleri, uğruna yemin ettikleri, karşılıksız sevdikleri. Vatanları için şahadeti buldu. Bazen bir esir kampında , bazen bir hapishane köşesinde , bazen bir dar ağacında ya da kör kurşunda veya kurşuna dizilerek şehit oldular. Yaptıkları macera değildi, aldıkları görevi yerine getirirken şehit oldular. 20. asrın Kür Şad-ı idi hepsi kaybetmeyi göze alan, Asrın en modern silahlarına ve ordularına , kor misali kaynayan göğüslerini siper eden. Türklüğün babası Tanrıkut Mete Han'ın Teşkilatçı mayası vardı genlerinde. Alp Er Tunga' nın evlatlarıydılar, coğrafyamızın üç kıtasını, dört iklimini arşınlayan. Elinde ki bir avuç kahramanla kendisinden kat ve kat üstün güçlere boyun eğdiren, Çağrı Bey in birer çerisiydi hepsi sanki. Papa ya diz çöktüren, bel kırdırtan Atilla nın asaletini ve azametini taşıyorlardı. Köse kadının teşkilatçı ruhunu iliklerine sindirmişlerdi, hiç sökülmeyecek bir şekilde. Süleyman Askeri, Ömer Naci,Enver Paşa,Nuri paşa, Halil Paşa, Ahmet Sunusi, Hüsamettin Ertürk, Sapancalı Hakkı,Mehmet Akif, Kuşçu Başı Kardeşler, Yakup Cemil, Mustafa Kemal idi onlar. Ve isimsizler niceleri vardı aralarında 30 bin kişiydiler. Teşkilat-ı mahsusa kadrolarında. Dile kolay 50 devletin temelinde onların harcı vardı. Yeminlerine Hep Sadık kaldılar. Milletimizin böyle nice kahramanları var. ÇAM da BİZİM KOZALAKTA.

 
 
 
 

Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam70
Toplam Ziyaret383300
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Hava Durumu
Saat
EMNİYET HABER